BASIN BİLDİRİSİ
Son günlerde Kerkük’te özellikle Türkmen semtlerinde yaşanan ona yakın patlama ve iki eğitimcinin kaçırılarak öldürülmesi, Tikrit Üniversitesindeki Türkmen öğretim görevlisine yönelik suikast, Tuzhurmatu ve Tazehurmatu’daki patlamalar ve saldırılar, Altunköprü’ye yapılan füzeli saldırı Türkmenler için artık geri dönülemez bir noktaya gelindiğinin sinyallerini vermektedir. Aynı zamanda Bölgeye kuzeyden Barzani peşmergeleri, Bağdat’tan ise Irak merkezi hükümetine bağlı Dicle kuvvetleri sürekli olarak askeri sevkiyat yapmaktadır. Daha önceki yıllarda yaşandığı gibi bu kaos ortamında Türkmenlerin bir katliama uğrama ihtimali an meselesidir.
Barzani’nin Kerkük’ü Kürt federe bölgesine bağlamaya yönelik girişimlerine karşı bir süredir bölgeye kuvvetlerini sevk eden Merkezi Hükûmete bağlı Irak ordusunun bekleyişi sürmekte ve Bağdat tarafından kuzeydeki yönetime uyarılar verilmektedir. Ancak 2003 ABD işgalinden bu yana Anayasaya aykırı olarak Kerkük’te bulunan Kürt gruplara bağlı Peşmerge milisleri ve Asayiş güçleri Bağdat’tan gelen tüm uyarılara rağmen şehri terk etmemiş, Türkmen bölgelerinde başta güvenlik birimleri olmak üzere resmi dairelerin tamamına yakınını defakto bir durum yaratarak kontrol altına almışlardır. Şehirde patlamalar, adam kaçırma ve her türlü insanlık dışı muamele sürekli bir hal almıştır.
Özgür ve demokratik bir Irak’ta yaşamayı ilke edinen Türkmenler ülkede etnik, dini ve mezhebi her türlü ayrımcılığa karşıdır. Bu sebeple Kerkük’te çıkarılmak istenen kardeş kavgasına engel olmak için her türlü çabayı göstermiş ve göstermeye devam edeceklerdir. Ancak Barzani yönetiminin Kerkük ve Tuzhurmatu gibi ihtilaflı bölgeleri Kürt bölgesiymiş gibi lanse etmesi ve Kerkük’e kuzeyden getirilen Kürt yerleşimcilere silahlar dağıtması barış girişimlerini baltalamakta ve olası bir çatışmaya davetiye çıkarmaktadır.
Silahsız ve savunmasız olan Türkmenlerin böyle bir çatışmada bir katliam ile karşı karşıya kalması kaçınılmazdır. Bu gibi durumların yaşanmaması için Peşmerge güçleri tarafından Kürt yerleşimcilere dağıtılan silahlara Devlet tarafından derhal el konulması gerekmektedir.
Ayrıca anayasaya aykırı olarak şehirde bulunan tüm silahlı grupların şehri terk etmesi ve bölgelerine çekilmesi sağlanmalıdır.
Güvenliğin sağlanması açısından, bölge halkından oluşan ve içinde bütün etnik grupları eşit şekilde barındıran bir güvenlik gücü kurulmalıdır. Bunun acilen sağlanamaması durumunda Türkmenlerin can güvenliklerini korumaları için merkezi yönetime bağlı bir Türkmen güvenlik gücünün oluşturulması artık kaçınılmaz olacaktır.
Yönetim açısından, yakın vadeli çözüm olarak ilk aşamada Kerkük’ün özel bir statü ile merkezi hükûmete bağlanması ve şehirdeki üç ana etnik grup arasında eşit dağılımlı ortak bir idare ile yönetilmesi sağlanmalıdır.
Sonuç olarak bilinmelidir ki Kerkük, tarihi ve kültürel dokusuyla Türkmen karakterli bir Irak şehri olup belirli bir bölgeye veya gruba peşkeş çekilmesi mümkün değildir. Türkmenler Irak Anayasasından aldıkları güç ve Irak’ın temel unsurlarından biri olduklarının bilinci ile başka bir etnik oluşumun parçası olmayı reddeder; aynı zamanda Irak Hükûmetini filli duruma el koymaya ve etnik bir kıyımla karşılaşma ihtimali yüksek olan Türkmenleri korumak için gerekli tedbirleri almaya davet eder.