24 Haziran 2016
Irak’ta IŞİD terör örgütüne karşı verilen mücadele ülkenin siyasi ve askeri güç dengelerine de yansımaktadır. Irak’taki gelişmeleri iki merhalede değerlendirmek gerekmektedir. Bunlardan birincisi; 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgal etmesi ve Saddam Hüseyin rejimini devirdikten sonra ülkede meydana gelen siyasi yapılanmadaki etnik ve mezhebe dayalı kurulan siyasal sistemdir. Diğeri ise IŞİD’in 10 Haziran 2014 tarihinde Musul’u kontrol ederek Irak topraklarının yaklaşık yüzde 40’ına hâkim olmasından sonra yaşanan süreçtir. 2003 işgalinin ardından Irak’ta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından kurgulanan etnik ve mezhebe (Şiiler-Sünniler -Kürtler) dayalı siyasi denklemin pek de başarılı olmadığı görünmektedir. Irak’ın IŞİD ile mücadele etmesi ve 2015 yılından bu yana petrol fiyatlarında yaşanan düşüşün ülkede ciddi bir ekonomik krize yol açtığı söylenebilir. Bilhassa 2003 işgalinden beri, her geçen gün devlet kurumlarının neredeyse tamamında mali ve idari yolsuzluğun baş göstermesinin Irak’ı adeta iflasın eşiğine getirdiğini söylememiz mümkündür. Dolayısıyla genel olarak bakıldığında, IŞİD’in Musul’u kontrol etmesinin ardından ülkede siyasi dengeler büyük ölçüde değişmiştir. Bununla beraber, bu durum Şii-Sünni Araplar ve Kürtlerin kendi içlerindeki ittifaklardaki dengelere de etki etmiştir. Şii Irak Ulusal Koalisyonu, Sünni Arapların el Irakiye-Muttehidun kitlesi, Kürtlerin Kürdistan Demokratik Partisi (KDP), Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve Goran Hareketi arasında dengeler değişmiş ve güç rekabeti artmıştır. Bu nedenle Irak’ta siyasi iç dinamiklerin oldukça değişken olduğu ifade edilebilir. Ayrıca IŞİD sonrası Irak’ın üç bölgeye (Şii, Sünni ve Kürt) bölünme riskinin artmaktadır. Bu analizin temel amacı Irak’taki siyasi krizi, Şii ittifakı içerisindeki güç mücadelesi değerlendirmektir. Ayrıca Şii ittifakı içerisindeki çekişmenin, rekabetin ve dağılma riskinin İran’ın Irak’taki nüfuzuna nasıl etki edeceğini irdelemektir.
Kaynak: bilgesam.org