ABD’nin işgalinden sonra Türkiye, güney komşusu Irak’a özel bir ilgi ve hassas bir politika ile yaklaşmıştır. Başlangıçta Türkiye’ye karşı Irak’ta hasmane bir tavır sergilenmiştir. Türkiye güney komşusuna yardım ve başlıca gıda maddeleri gönderirken, bu malları taşıyan yüzün üstünde Türk şoförü katledilmiştir. Ayrıca her gün yaralanan yüzlerce kişinin tedavisi için ilaç ve diğer tıbbî yardım malzemelerinin Türkiye’den sevkiyatı engellenmiş, hatta Türkiye’nin hastane açma isteği dahi reddedilmiştir.
Irak giderek daha fazla kaos ortamına sürüklenince, kendisine gerçek dostluk elini uzatan tek ülkenin Türkiye olduğunu görmüştür. Türkiye’nin Irak hakkında gizli ajandası olmadığı, Irak’ta ve bölgede barış ve istikrardan yana bir amacı bulunmadığı anlaşılmıştır. Buna karşılık Irak’tan Türkiye’ye ithal edilen terör eylemlerinin durdurulması ve engellenmesi konusunda güney komşumuz aciz veya yetersiz kalmıştır. Özellikle Irak’ın kuzey bölgelerinden Türkiye’ye yönelik terör eylemlerinin ardı arkası bir türlü kesilmemiştir.
Türkiye ile Irak hükümeti arasında giderek daha samimi ve karşılıklı güven duygularının artması üzerine düzelen ilişkiler, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı düzeyinde yapılan karşılıklı ziyaretlerle daha da pekiştirilmiştir. Irak hükümeti içinde zaman zaman su yüzüne çıkan devlet yönetiminde iki başlılık nedeniyle, Türk diplomatlarının Irak’ın başkenti Bağdat’a yaptıkları her ziyarette, ülkenin kuzey bölgesi ve özellikle Erbil’in ziyaret edilmesi tartışmaları da gündeme gelmiştir.
İlk önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Bağdat’ı ziyareti tartışma konusu olmuştu. Ülkenin başkenti Bağdat’ı ziyaret eden Erdoğan, Irak’ın toprak bütünlüğüne de vurgu yapmıştı. Irak’ın üniter yapısı ve toprak bütünlüğüne önem veren Türkiye’nin Başbakanına, medyada bilinen bazı kalemler “Irak’ın toprak bütünlüğü mü kalmış, bütün dünya Kürt Federe hükümetini tanıyor” biçiminde imalarda bulunuyor ve Erdoğan’ın Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetimi ziyaret etmesini istiyorlardı.
Cumhurbaşkanının 2009 yılındaki Irak ziyaretine de atıfta bulunan aynı kalem sahipleri, Gül’ün Irak gezisinde Erbil’i de ziyaret etmesi yolunda telkinde bulunmuşlardı. Türkmenler en son Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Irak ve Erbil’i ziyareti Türkmenlerde de büyük heyecan yaratmıştı. Davutoğlu bu sefer mutlaka Kerkük’ü de ziyaret edecek denildi. Kerkük’te halk Türk Dışişleri Bakanına görülmedik bir tören hazırlamıştı. Hazırlanan ay-yıldızlı pastalar, halk müziği ve kıyafeti ile geleneksel oyun gösterileri, her yer çiçekler ve bayraklar ile donatılarak adeta bir bayram coşkusu yaşanacak, karşılama töreni için değişik seremoniler, programlar uygulanacaktı. Ancak ani bir program değişikliği ile Davutoğlu’nun gezisi iptal edildi. Türkmenler bu sefer de büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Böylece Türkmenler önce sevinmişler, daha sonra üzülmüşlerdi.
Son olarak Başbakan Erdoğan’ın Irak’ı ziyaret edeceği duyulunca umutlar yeniden canlandı. Gezi programında Bağdat, Necef ve Erbil de vardı. Başbakan Bağdat’ı ziyaret etti, bütün Arap kardeşlerimizin gönlünü aldı. Necef’i ziyaret ederek Şii Arapların kalbini fethetti. Erbil’i de ziyaret ederek, özellikle Barzani’nin de isteğini yerine getirdi. Zaten bütün senaryo da bunun için hazırlanmış gibi görünüyordu. Ama Başbakanı Kerkük’ü ziyaret etmedi. Eminiz ki Başbakan Kerkük’ü de ziyaret etmek isterdi, ancak önüne nasıl bir bahane ile engel konuldu, doğrusu bilmiyoruz.
Herkes birbirine soruyordu: gezi programında Kerkük neden yoktu? Bu sefer Erdoğan Kerkük’ü mutlaka ziyaret eder deniliyordu. Birileri bunu engellemiş olabilir miydi? Buna hiçbir kimse ihtimal vermiyordu. Belki bazı gerekçeler vardı. Mesela Kerkük’te güvenlik yoktur denilmiş olabilirdi. Ne var ki güvenlik açısından Irak’ın en sorunlu yeri başkent Bağdat’tı. Irak’ta en kanlı terör eylemleri her gün Bağdat’ta yaşanıyordu. Necef de çoğu zaman kanlı eylemlere sahne olmuş bir yerdi. Bunlara göre Kerkük, ülkenin yine de en sakin bölgesinde yer almıştır.
Erdoğan’ın Kerkük’ü ziyaret etmesini istemeyen başka birileri mi vardı yoksa? Bu birileri çok nüfuzlu ve çok etkili bir siyasî lider midir? Bu lider Maliki, Allavî, El-Hekim, Sadr veya Caferi de olamazdı. Hepsinin Türkiye’ye ve Başbakan Erdoğan’a sevgisi ve saygısı vardır. Peki, bu siyasî lider Talabanî de olamazdı. Çünkü herkesten çok Türkiye’ye sempati duyan birisi idi. Kala kala elde sadece Barzanî kalıyor. Yoksa o mudur Erdoğan’ın Kerkük’ü ziyaret etmesini istemeyen. Bu hususta bizim bir bilgimiz yok. Kimsenin günahını da almak istemeyiz.
Teknik, siyasî, askerî yahut bilmediğimiz başka bir sebep mi vardı bu ziyareti engelleyen? Onu da bilemiyoruz ancak bu ziyareti istemeyen ve engelleyen biri var. 1976 yılını hatırlayalım. 6. Cumhurbaşkanı rahmetli Fahri Korutürk 1974 yılının Nisan ayında Irak’ı ziyaret etmişti. Gezi başkent Bağdat ile sınırlı idi. Ne var ki Korutürk Kerkük’ü de ziyaret etmek istiyordu. O zamanlar Kerkük’te Türkiye’nin Kültür Merkezi vardı. Irak’ın Dışişleri Bakanlığı Kerkük’ün ziyaretini uygun görmemişti. Bunun üzerine Korutürk “Kerkük’ü görmeyeceksem Irak ziyaretini iptal edin”, dedi. Ertesi gün Irak’tan, hem de özür dilenerek cevap geldi ve Kerkük gezi programına alındı. Evet, Korutürk Kerkük’ü ziyaret etti ve Kerkük’te yer yerinden oynayarak tarihî bir gün yaşandı. Türkmenler Korutürk’ü hep rahmet ve minnetle anmışlardır.
Türkmenler Başbakan Erdoğan’dan da böyle bir çıkış istiyorlardı. Kerkük’ü ziyaret için yumruğunu masaya vurup, “Kerkük’ü de ziyaret etmek isterim, uygun değilse güvenliği sağladıktan sonra Irak’ı ziyaret ederim” demesini bekliyorlardı. Başbakan’ın delikanlı yapısını Türkmenler de biliyor ve seviyorlardı. Çünkü Erdoğan’ın “programda Kerkük yoksa bu ziyareti iptal edin”, diyecek yüreklilikte olduğunu düşünüyorlardı. İsrail’e posta koyan, Avrupa Parlamentosuna meydan okuyan Erdoğan, “Kerkük’te güvenlik neden yok? Bu şehri kim yönetiyorsa önce güvenliği sağlasın, sonra bana gelsin”, diyecek kadar yiğit bir üsluba sahiptir. Aslında bu durum Başbakanı yanlış bilgilendirenlerden kaynaklanmıştır diye düşünüyoruz.
Başbakan’ın bildiğimiz kadarıyla danışmanları vardır. Gömleğinin biçimine, kravatının rengine bile karışan ve her şeyi en ince ayrıntısına kadar düzenleyen danışmanlar, Erdoğan’ı Irak ziyareti konusunda nasıl bilgilendirmişler ve nasıl yönlendirmişlerdir, doğrusu merak ediyoruz. Bu ziyaret sadece belirli bir kişiyi memnun etmek için mi, yoksa o coğrafyada Türkiye’ye bir kutsal toprak olarak bakan ve yıllardır ümitle bekleyen milyonlarca insanla kucaklaşmak için mi yapılıyor. Bu insanların beklentisini ve sevgisini kazanmak dururken, bunlara hayal kırıklığı yaşatmak doğru mudur?
Irak ile olan ilişkilerimiz hiç bu kadar iyi ve dostane olmamıştı. Buna rağmen Kerkük’ü Türkiye Cumhurbaşkanı da ziyaret etmedi, Başbakan da… Dışişleri Bakanı da ne yazık ki henüz Kerkük’e teşrif etmedi. Üstelik Dışişleri Bakanımızın bir dostumuza önemli bir sözü de vardır. Evet, Kerkük’ün çok tanınmış kahvesi olan Ahmet Ağa’da beraber çay içeceklerdi. Bakan 26 Mart 2011 tarihinde İstanbul’daki Haliç Kongre Merkezi’nde tarihî bir konuşma yapmıştı. Bakanlığın internet sitesinde de yer alan bu konuşmada Davutoğlu şunları söylüyordu:
“İki hafta önce Yunanistan’da idik. Batı Trakya’ya, Şahin Köyüne gittim. O insanların bütün gün nasıl bir özlemle, yüz yıllık bir özlemle bizi beklediğini görmek bana bütün o yorgunluğumu unutturduğu gibi o tarihi yükü bir kez daha hatırlattı. Binlerce insan sokakta ve tarihi buluşmaya şahit olduk. Gürcistan’a gittiğimizde Batum’a, Suriye’ye gittiğimizde Halep’e, Irak’a gittiğimizde Musul’a, Erbil’e, Kerkük’e gitmek ve oralardaki kardeşlerimizle kucaklaşmak bizim için bir vecibe. Ukrayna’ya gittiğimizde Kırım’a gitmek ama bunu o ülkelerle kurduğumuz dostluk ilişkileri ile yapmak. O ülkeleri rahatsız etmeden, o ülkelerin dünya görüşünde bir rahatsızlık doğurmadan hem o ülkelerle dostluklarımızı geliştireceğiz hem de oradaki kardeşlerimizle tekrar tarihi buluşmayı gerçekleştirmenin hazzını yaşayacağız.”
Ne kadar güzel, ne kadar doğru ve ne kadar geniş ufuklu bir bakış… Biz bu sözleri gençlik yıllarımızda Dündar Taşer’den, Ziya Nur’dan, Galip Erdem’den ve Erol Güngör’den duyarken gözlerimiz yaşarırdı. Hepsini rahmetle anarken, bu sözleri şimdi Türkiye’nin dışişleri bakanından duymak uyuyan duygularımızı yeniden canlandırdı. Bu yüzden Türkmenler Türkiye’ye kırgın… Bu kırgınlık Türk devlet adamlarının Kerkük’ü ziyaret etmelerine kadar sürecek… Söylemesi bizden.
Kaynak: www.kerkukvakfi.com